ADALETLİ EĞİTİM SİSTEMİ VE ADALETLİ YAŞAYAN AİLELER
Eğitim sistemimize bakıldığında devletin sınırlarından çıkıp özelleştirilmiş hale gelmiştir. Bir ülkede,yaşam biçimi,eğitim,asayiş,haklara kadar her şey anayasaya göre eşitlik ve adalet çerçevesinde olmalıdır. Devletler bazen eşitlik ve adalet kavramlarını birbirlerine karıştırırlar.
Eşitlik herkese aynı şekilde davranmak iken adalet kavramının açılımı hak edene hak ettiğini vermektir.
Her insan doğduğu andan itibaren nörolojik olarak aynı haklara sahiptir.Her anne baba çocuklarına nörolojik olarak eşit davranmalı.Yalnız çocuk ergenliğe girdiği andan itibaren sorumluluk almaya başladığında adaletli olunmalı.İnsan sorunluluk almaya başladığında yanındakinden ayrılır.Eğer hala aynı davranıyorsanız bu adaletsiz olduğunuzu gösterir.Bu sebepten dolayı çocuklar arasında problemler yaratırsınız.
Yaşama şekline göre eşitlik olamaz sadece var oluş şekline göre eşitlik olur.
Hukuk devleti demek adalet devleti demek değildir.
Bazılarının imtiyazları bazılarının sınırları olmalıdır.Herkese imtiyaz tanımak her türlü toplumda problem yaratacaktır. Her insan hayatında minimum emek harcamak maksimum sonuç almak ister.Eğer siz bir ebeveyn,bir eğitimci bir lider olarak her kese eşit davranırsanız adaletsiz olmuş olursunuz.
Sevgi ve saygı elde olan bir şey değildir elde edilen bir şeydir.İnsanlar yaptıklarına göre sevgi ve saygıyı alırlar. Eğitim sistemine baktığımızda sistemin özelleştirilmesi gençlerin ödeyecekleri bedelleri azaltır hale gelmiştir.Devlet üniversiteleri alacakları öğrencilerde ayrım yapmazlar.Her türlü ekonomik standartta sahip,her türlü yaşam şekline sahip olabilirsin kim olursan ol şu kadar soruya doğru cevap ver. –der. Özel sistemde ise çözeceğin sorulardan ziyade ekonomik durum daha çok önem taşır
Bu şekilde olduğu içinde ekonomik standartları yüksek ailelerin çocukların bazıları az bedel öderler yani çok fazla ders çalışmazlar.Ama anne ve babaları çok fazla bedel öderler.O da ; paradır.
Parayı çok ödedikleri içinde çocuğun üstüne çok giderler.
-O kadar para ödüyoruz ( bedel) ama senin yaptığına bak .Hala ders çalışmıyorsun.
Az bedel ödeyen maksimum sonuç ister.Sistemde bazen bir adaletsizlik ortaya çıkar. Diğer tarafta gerçekten çok çalışanlarla az çalışanları aynı kefeye koyar gibi bir sahne oluşmakta.Bazı özel kurumlar adaletsizliği doğurmaktan başka sonuç vermez.
Bazı aileler kendi yanlışlarını bilirler,aynı yanlışa çocuğunun sahip olmaması için anlatmak istediğim okullardaki yeni yeni sistemlere güvenirler.
Kendinden emin olan ebeveyn çocuğunu hangi sistemde de başarılı olacağını bilir.Anne baba kendine güvenmez sisteme güvenir. Şuan ki 35 yaş üstü okumuş insanların başları çocuklarıyla dertte.Anne babalar sadece kendi gerçeklerini biliyorlar.Yeni sistemin doğruluğuna değil güzelliğine bakıyorlar.Sistemin doğruluğu içinde adaletin var olmasında gizlidir.Sistemin güzelliği ise süslemekle gerçekleşir.
Eğitim sistemimizde güzelleştirilmekte.
Sisteme o kadar güveniyoruz ki, neden olumsuz sonuçlar yaşadığımızda sistemi suçlu tutmuyoruz?
Hala bir çocuğun ,gencin olumsuz yaptığı her şeyde anne baba suçlanıyor.
Belki de haklılardır.Kararları veren anne babalar çünkü.
35 yaş üstü anne babanın eğitilmesinden yanayım.Ortalık kavram karmaşası yaşayan ebeveynlerle dolu.Ne olduğunu tam olarak bilmedikleri bir sisteme para ödemekten başka yaptıkları bir şey yok.
Eğer çocuklarınızın nasıl bir geleceğe sahip olacağını merak ediyorsanız ilk önce kendiniz bir sorgulayın.Siz kimsiniz?
Daha sonra eğitim alacağı kurumu sorgulayın.Bir okulun içerisinde ki dinamiği kadar dışarısında ki dinamik te önemlidir. İnsan kimliğiyle,yakın çevresiyle,becerileriyle,inançlarıyla(dini anlamda değil),sahip olduğu kaynaklarıyla insandır. Kimliğin ne ;öğrenci Hangi okul,üniversite; x… Bu okul ile ilgili inancın ne ? Bu okulun senden istediği becerilere sahip misin? Okulla ilgili geliştirdiğin yakın çevrende neler,kimler var?
Bir çocuk düşünün,ilköğretim hayatını ikamet etmediği bir mahallede okuyor.Kendi mahallesinin ekonomik standarttı düşük olduğu için anne ve babası diğer semtteki okulda çocuklarının daha başarılı olacağına inanıyor.Ve bir şekilde oturmadığı semtte ikamet gösteriyor.Çocuk okula başlıyor. Çocuğun kimliği ; öğrenci ( x okulun öğrencisi)
Çocuğun okulla ilgili inancı : Güzel bir okul ,çoğu arkadaşım zengin,burada evde olduğum gibi olmamalıyım.Bu sınıfta herkesi pahalı oyuncakları var, benim yok dememeliyim.Kendime yakın arkadaşlar edinmeliyim,her faaliyete katılmamalıyım….
Çocuk ondan istenilen becerilere sahip mi?Hayır , değil.Onu anne babası arabayla getirip götüremiyor,servise verecek paraları yok,olsa da indirimsiz olmaz.Bütün arkadaşları öğretmeninde özel ders alıyor ama o alamıyor.Sosyal etkinliklere katılacak becerisi var ama zihinsel bir engel teşkil edilmekte.Çünkü durumu iyi olan çocukları engelleyecek inançları olmadığı için her şey atlarlar.Diğerlerinde bekleme vardır.
Yakın çevre : Okulda ki arkadaşlarıyla çok fazla görüşemez çünkü ailesinin durumu ortada.Belki özel bir odası yok.Diğer arkadaşlarının aileleri görüşürken bunlarınki bu görüşmelere katılmaz.Ayrıca sadece toplantıdan toplantıya gelirler.Yani çocuk okuldan çıktığı gibi bambaşka bir yakın çevreye girer ve kısa süreli şoklar yaşar durur.
Gel de ders çalış,gel de adapte ol,gel de sistemin öğretmenlerinden adalet bekle.Anca bir kaçı kendini kurtarır.
Gelelim üniversitelere; Üniversite bir yerin kültür seviyesine de ayna tutar.Bulunduğu yerin kalkınmasına en büyük desteği üniversiteler verir.Üniversitelerin olduğu yerlerde ki emlak artışları,esnaflar,işletmelerin kalkınması,alış veriş süreçleri,yol yapımı,kültürel yatırımlar falan falan.
E be adam sen ülkede trafik canavarı istemezsin,işsizlik istemezsin,yanlış yapılanma istemezsin.Ne diye gelişmiş yerlere okul yaparsın.
Ülkenin en büyük trafik sorunu özel üniversitelerin şehir içlerinde olmasından kaynaklanıyor.
Çünkü okulun olduğu yerlere yol,su,elektrik götürmek,iş ve kültür alanları yaratmak zorundasın.
Dik o zaman bu okulları az gelişmiş yada yatırıma ihtiyaç duyulan yerlere.Yolu da yapılsın suyu da.
Bazı ebeveynler de zaten para çok nereye harcayacağını bilmiyor.Almışlar çocukların altına son model arabaları,otobüsle gelip giden hocadan ders dinleyin onları önemseyin diyorlar.
Bir insan niçin yaşar?Hedefleri için?
Bir çocuk niçin okur?Başarılı bir insan olmak için.
Bir genç neden üniversiteye gider iyi bir meslek sahibi olmak için.Sonra ;
Sahip olduğu meslekten iyi kazançlar elde etme için sonra işini büyütmek,ev ,araba almak,huzurlu yaşamak,vatanına faydalı işler yapmak için. Ama sen öldürüyorsun çocuğun hedeflerini.
35-40 yaşında mesleğine sahip olduktan sonra alabileceği arabayı 16’ında veriyorsun altına .Bir de git oku,çalış,para kazan hedeflerine ulaş diyorsun. Bu kadar erken bir zamanda çok fazla şey verirsen o çocuğun hedefi değil istekleri olur. Her şeyi erkenden yaşamak ister.
Sen yıllarca çalışıp kazandığın şeyi ona isteyince ulaşabileceğini gösterdiğinde o da hedefsiz yaşamaya başlar.
Oturur düşünürsün ben nerde hata yaptım?Her istediğini yaptım? O da sana derki:
- Baba arabanın yeni modeli çıkmış,okulun garajında gördüm…
Anne babalar adaletli olun.
Yaşadığımız toplumda rahat,huzurlu ve güvenli olabilmemiz için sayısız kurallar vardır .En basit örnekler:Çimlere basma, yere çöp atma,adres sormayın,park yapma,yolcu indirme bindirme yeri gibi onlarca,yüzlerce .Yasaklar olan heryere bakın sonuçları anlatmaya gerek yok herhalde.Neden peki yasakları delmeye bu kadar meilli bir toplumuz.Neden çimlere basar yerlere çöp atarız neden çocuklarımız alma dokunma dediğimiz şeylerin tam tersini yapar?Ya da neden bizler bir daha yapmıcam,söylemicem dediklerimizi yapar ve söyleriz.Az mı dayak yedik,az mı azarlandık ya da azmı cezalandırıldık bunlar yüzünden.Hala da yaşamımızda bunlara maruz kalıyoruz.Bunların nedenleri olmalı.
Biraz geçmişimize gidelim ya da çevrenizde varsa yakınlarınızın bebeklerini veya çocuklarını gözlemleyin.Anne ve babalarının onlara karşı yaklaşımları nasıl en çok neleri tekrarlıyorlar.
Bizler bebeklikten beri yapma-lar ve etme-lerle büyütülüyoruz. ‘ oraya oturma,onu elleme,büyüklerle böyle konuşma,şuraya gitme gibi saysak bitiremeyiz’En çok maruz kaldığımız yaklaşımlar dı bunlar.Kimimiz gerçekten de yapmadı ,oturmadı oraya ama kimimiz oturdu ceza aldı yine oturdu belki hala oturuyor yasak yerlere.Ama genele bakarsak bunların bizlere şuanki gençlere,çocuklara pek faydası olduğu söylenemez.Hala anneler çocuğunu okula gönderirken sakın yaramazlık yapma öğretmenini üzme demekte.Hala eşler sakın bana bunu söyleme ,böyle davranma demekte. Gelin neden pek işe yaramadığını ilk önce bir uygulamayla görelim ne dersiniz ?
Aşağıdaki numaralandırlımış her maddeyi okuduktan sonra gözünüzü 10 sn kapatın.
Sakın evinizi düşünmeyin Kendinizi sahil kenarında hayal etmeyin Kırmızı gülü gözünün önüne getirme Düşünme, yapma, hayal etme, dediğim her şeyi düşündünüz öyle değil mi? Gözünüzün önüne geldi.Çünkü beyin olumsuzu algılamaz olumlu kısmı alır olumsuz ekleri siler atar.Yani düşün,otur,tut,getir,dokun gibi olumlu kısımları alır ve –ma , - me gibi olumsuz ekleri siler atar.Bi eylemde de bulunmaz böyle kurulan her cümlede bir yapma isteği uyanır.Yani beyin olumsuzu algılamaz.Şimdi sadece çocuklarımıza ,eşimize,yakınlarımıza,arkadaşlarımıza yapmasını istemediğimiz şeylerde nasıl yaklaştığımızı bir anımsayalım , hadi hepberaber… ‘ bence ona bunu söyleme’ ‘ yeter artık bu şekilde konuşma benimle’ ‘ çocuğum kaçkere söyledim şununla oynama’ gibi gibi . Devamlı tekrarladığımız bu ters yaklaşımlar karşımızdaki kim olursa olsun eğer bizim tarafımızdan devamlı bunlara maruz kalıyorsa artık olumlu davranışı sergilemez.
Özellikle gelişmekte olan çocuklarda bunun farklı bi yanıda vardır.Artık emekleyen ve sonrasında yürümeye başlayan çocuklar kucaklarda gözlemlediği dış dünyayı yavaş yavaş keşfetmeye çıkar.Bu keşif sırasında yapması ve yapmaması gereken şeyler vardır.Bu dönemlerde çocuğun mantıksal düşüncesi gelişmediğinden tamamen duygusal ve deneme yanılma yöntemiyle hareket eder.Onun için söylenen kelimelerden ziyade anne babanın nasıl söylediği yani hangi duyguyla söylediği önemlidir.Dikkat ederseniz çocuklar bazen anne ve babasının gözlerinin içine baka baka istenmeyen şeyleri yaparlar.Bazıları da yaparken anne ve babasını çağırır ‘ bak yapıyorum işte hadi kız yapma de’ dercesine sizi çileden çıkarır.Çünkü anne ve babanın aşırı duygusal tepkileri çocukların hoşuna gider ve heyecan verir. ‘ aaaaaa bırak onu ellemeee’ gibi bi yaklaşımda çocuk ilk önce şaşırır sonra annenin bu yaklaşımı onda komedya yaratır.bir iki üç derken artık heryeri karıştırmaya her şeyi yapmaya başlar,zaten aşırı meraklıyız ve keşif yapıyoruz.Yani şöyle düşünün ortaya her şeyi koymuşsunuz , sonrada elleme yapma diyorsunuz ,ya koymayacaksın ya da demiyeceksin.Bu ters yaklaşımlar aşırı olduğunda etkisini yitirir sadece dozunda olmalı ama biz bunu abartan bir toplumuz. Peki bu konuda eksiğimiz nerede başka?
Anne ve baba aslında bir liderdir,lider kendisini değil grubunu başarıya götürendir.Grubu aile olarak düşünelim.Liderliğe baktığımızda lider grubunaişin nasıl yapılacağını gösterendir.İnsanlar ne yapacaklarını bilir ama nasıl yapacaklarını tam olarak bilmezler,çocuklarda öyle .Nasıl yapılacağını anlatırken zaten olumsuz yaklaşım pek olmaz.örnek yaklaşımlar : ‘ Onu elleme yerine bununla oynayabilirsin’ ‘ oraya dokunma yerine buradan tutabilirsin’ ‘ bağararak konuşma yerine alçak sesle konuşabiliriz’ ‘ eve bu saatte gelme yerine erken geldiğinde kendimi daha güvenli hissediyorum’ gibi örnekleri çoğaltabiliriz.İlk önce hayatımızı konuşmalarımız söylemlerimizi olumlu hale getirmeliyiz .Biz bunları olumlu hale getiremezsek yaklaşımlarımızda değişmez. Çocuğa istenmeyen davranışı yapma diyerek yaptırmak doğru değil çünkü çocuğun beyni o işi yapmak için başka yol aramaz yani esnek olamaz .Bu yaklaşım çocukta daha çok yapma isteği uyandırır.Yasak her zaman heyecan verir.Beyni devamlı aynı şekilde eylemde bulunacaktır.Burada amaç o eylemi yapmaması değil başka ne yapacağını bilmesidir.olumsuzda olsa bir eylem bir istemden doğar ama bu istemi farklı olumlu şekilde eyleme geçirebilmesidir önemli olan.Yani ağlaması ,kırması,dökmesi,kavga etmesi gibi istenmeyen davranışlar yerine olması gereken yaklaşımlar dışa vurmalı buda ters tepkilerle sağlanamaz.
Bu konudaki hatalı tutum ve davranışlar ; ters tepkileri insan genelde ses tonunu yükselterek verir ,beden dili değişir ve karşınızdakine olumsuz gelirsiniz.Yapma diye engelleyip hatta ceza verdiğinizde çocukta azda olsa intikam duygusu gelişir ve tekrar tekrar yapacaktır.Yaptığı her davranışta öğretici olmaya kalkışmayın bırakın kendi denesin görsün buna izin verin biraz sessiz kalabilirseniz zaten kendi gelip neden böyle olduğunu anlatmanızı isteyecektir.Bazen yapılmaması gereken şeylerde bile öğretici birçok şey vardır.Bunları iyi analiz etmelisiniz.Çocuklarınızın eksiklerini çok fazla gözlemlemeyin ne kadar çok gözlemlerseniz o kadar uyaran olursunuz bu seferde çocukta bir benlik gelişir ve devamlı olumsuz davranış sergileyebilir.çocuğun olumlu yanlarını az da olsa görüp dile getirmelisiniz .Çocuk yaptığı olumsuz davranışın geribildirimini doğal yaşamdan almalı ki öğrenmeli ama biz daha davranışı yapmadan ‘ yapmaaaa’ dediğimizde bu doğru bir geribildirim olmuyor bu sefer çocukta aşırı merak uyanıyor,merak insana her şeyi yaptırır.Çocuklarınız sizi devamlı kural koyan , engelleyen biri olarak görmemeli çocuklarınız sizi yol gösteren biri olarak görmeli ki devamlı yol sorsunlar . Anne baba olarak çocuklarınızı ilk önce bu dünyaya başka bir dünyadan gelen varlıklar olarak görmeye çalışın .Bu dünya yı nasıl tanıtırsak çocukta nasıl yaşayacağını bilir.Hiçbirşeyde aşırılık olmamalı sevgide,ilgide,kurallarda,ilgisizlikte varsa şiddette nerede aşırılık varsa orda problem vardır.Yani sevgiyi abarttığınız için kullanılabilir,ilgiyi abarttığınız için sıkılabilirler.Bu dünya da yapılmaması gerekenler tabiî ki önemli ama ilk olarak yapılması gerekenler daha da önemli .Siz bi düşünün bakalım bir alışverişe ,markete giderken almamanız gerekenleri listelermisiniz?Bunları düşünmezsiniz bile öyle değil mi?Çocuğa sadece feedback ( geribildirim) yaptıklarının sonuçlarını gösterin.Ödül ve ceza yönteminin çok faydası olamaz.Pekiştireçler olsun bunlar motive eder çocuğu.Ama bunu yapma – tamam yaptın cezalısın bu çocukta intikam duygusu geliştirir.Yani tekrar tekrar yapacaktır.örneğin : odasının toplamıyor ve oyuncaklarını çok dağıtıyor.Burda ‘ dağıtma ,şöyle yapma’ gibi olumsuz yaklaşımlar cevap vermez .Çocuğa geribildirim verin yani : 1.bak oyuncaklarını dağıtmaya devam edersen bu oyuncaklar ( bir kısmı) gider. 2.hala devam ediyorsa ‘ oyuncaklar gidiyor’ 3. oyuncaklar gitti.Üçüncü gün artık oyuncakları gitmeli yani yaptıklarının geri dönüşünü görmeli.
Onlara yapmamaları gerekenleri olumlu hale getirip yaklaşın önce yapması gerekenleri anlatın.Tabiki toplumsal psikolojiden etkilendiğimiz için bazen ters yaklaşımlarda da bulunucaz ama bunlar abartılı olmamalı yani devamlı olmamalı.
Hayat yaptığımız her şeyden bize geribildirim verir yaşadıklarımız yaptıklarımızın sonucudur.Bunlardan sonuç alırız ve ona göre yaşamımızı şekillendiririz.Hayatın feedbacklerini görmeye çalışın ve çocuklarımıza da feedbackler verin.Olumsuz sonuçların değişmesi için sebeplerin değişmesi gerekir.
Aklımızın iki bölümü vardır. Bilinçli hal ve bilinçaltıdır.Bilinçli halimizi akıl yürüten,neden arayan,nedenleri soran bölümdür.Bizi hayvanlardan ayıran bölümdür.Hayvanlarda bilinçli hal yoktur sadece bilinçaltı vardır.Acıktıklarında yemek arar,tehlike anında kaçar ya da savaşır.Her şey otomatikleşmiş boyuttadır.Düşünmeden yaşarlar.Her şey korunmaya yöneliktir.
İnsanlarda en önemli süreç bilinçli halin var olmasıdır.İnsanlardaki bilinçaltı daha gelişmiştir. İnsanlardaki bilinçaltının temel amacı korunmaktır.Çocukların bilinçaltı genetik olarak korunmaya muhtaç doğar.Bana birileri bakmalı diye bir kodları vardır.Doğduğu anda deposu boş olduğu için öğrendiği her şeyi bilinçaltına kodlar. Ben birilerine muhtacım kendi başıma yaşayamam ,der doğduğu andan itibaren. Bilinçaltımız ne öğreneceğini bilmez.Şunu öğreneyim bunu öğrenmeyeyim demeden her şeyi kodlar bilinçaltına.
İnsan beyninin korunma mekanizması 3 tanededir.Bir korku,savaş esnasında kaçmaya yarar amaç kendini korumaya almaktır.İkincisi öfkedir.Korktuğu anda öfke duygusu gelirse savaşmamızı sağlar.Yani olaylar karşısında ya savaşırsın ya da kaçmayı seçersin,her ikisinde de kendini korumaya alma dürtüsü vardır.
Diyelim ki korku ve öfke işe yaramadı.Bunların işe yaramaması halinde donup kalırsınız. En tehlikeli süreçtir.Eğer bir çocuk evde ki ya da bulunduğu ortamdaki olumsuz olaylar karşısında donup kalıyorsa ,çocuğun psikolojisinin bozulacağının belirtileri oluşur. Olaylar karşısında donup kalan çocuk bilinçaltına bunu depolar.Bir süre sonra her olay karşısında farkında olmadan sürekli donup kalmaya başlar.Bir şeyler yapamayacağını hissetmeye başlar.Kendini korumaya alamadığını hissettiği içinde psikolojisi bozulur. Mesela eşinizle şiddetli bir şekilde tartışmaya başladınız , evde çocuğunuz var .Çocuğunuz siz kavga ederken hiçbir şey yapmadan donup kalıyorsa bu tehlike yaratır.
Çoğu anne baba çocuklarının gözü önünde hiç aldırış etmeden kavga ederler.Ya da yatak odalarında kavga ederler çocuk görmesin diye.Eğer yüksek sesle yatak odanızda kavga ediyorsanız çocuğunuz kendi odasında da donup kalabilir.Kavga sesiniz duyduğu anda olduğu yerde siner ve kaygılar yaşamaya başlar.Bir süre sonra yaşayacağı her olayda aynı tepkileri verecektir.Okula başladığında arkadaşlarıyla problemler yaşadığında kendini savunamaz hakkını arayamaz hale gelir.Anne ve babalar da sürekli :- neden sende ona şunu demedin,neden hakkını aramıyorsun- demeye başlarlar.İstediğiniz kadar bilinçli halinizle bu şekilde ki çocuğunuza öneriler de bulunun bunun hiçbir faydası olmaz.Çünkü kendi bilinçaltından hakkını aramalı , dürtüsü oluşmadığı sürece ,yapamayacaktır. İleri ki yaşlar da panik atak,kaygı bozuklukları gibi psikolojik rahatsızlıkların temelinde donup kalma yatar.Zaten sonraki yaşlarında nedenini bilmeden sürekli aynı tepkileri veriyor olacaktır.Bundan kurtulmak istedikçe içine batacaktır.
Bunun nedeni bilinçli halimizle bilinçaltımız arasında doğru bir iletişim olmamasıdır.Kendi kendimize :- artık şunu yapacağım,bunları hissetmeyeceğim-demek bilinçaltına faydalı olmaz. Çocuklarınızın duygu durumları çok önemlidir.Olaylar karşısında yaşadıkları duyguları bilmeniz gerekir.Genelde duygularını tarif edemezler bunu sizlerin öğretmesi gerekir. İnsanı yöneten bilinçaltıdır.Bilinçaltı bilincimize hükmeder.Bu sebepten dolayı aynı olaylar karşısında her çocuk farklı tepkiler verir.Kimi ağlar,kimi kızar,kimi siner,kimi hakkını arar,kimi korkar,kimi yardım bekler. Bir danışmanlığımda bir anne , kız çocuğunun her şeyden korktuğunu ve kendini savunamadığı söylemişti.Anneyle yaptığımız seansta şu gerçek ortaya çıktı.Baba sinirli ve alkol problemi yaşayan birisiymiş.Her akşam eve alkollü gelir ve eşiyle tartışırmış Kadın sürekli kocasının istediklerini yapar ve söylediklerine boyun eğer haldeymiş.Öyle ki akşamları kocasının geleceği saat yaklaşırken kızına :-hadi kızım sen odana git,uyu,birazdan baban gelir- dermiş.
Bu iletişimde kız anneden olaylar karşısında bir şey yapamamayı öğrenmiş. Babası geldiğinde odasında kaygılı bir şekilde babasının annesine neler yapabileceğini düşünürmüş.Sürekli donuk bir şekilde odasında uyumaya çalışırmış. Artık sonraki süreçte her olayda aynı tepkileri verir olmuş.
Ne yapmamız gerektiğiyle ilgili bir sonraki yazı da görüşmek üzere.
Günümüzde anne ve babaların sürekli şikayet ettikleri şeyler arasında ; çocuklarının asabiyetleri,bir uğraşa kendilerini uzun süre verememeleri,sürekli bir şeyler istiyor olmaları,istekleri olmadığında agresifleştikleri.Anne ve babalar farkında olmadan çocukları bu hale kendileri getirir,sorun büyüdükçe içinden çıkılamaz bir hal alır.
Aslında çocukların bu hallerini dikkatli gözlemlediğimizde her yaştan insanda, şirketlerde, toplumlarda da görebiliriz.
İnsanoğlunun yaşamı somut ve soyut becerilerle geçer.İkisinden birini daha baskın yaşarız. Denge hiçbir zaman olmaz.Somut ve soyut yaşam aşırıya kaçtıkça problemler yaşamaya başlarız.Biri arttıkça diğeri azalır ,biri azaldıkça diğeri artar.
Örneğin ; sürekli alışveriş yapmak isteği,evlere,arabalara sahip olma isteği,alkol,gece hayatı,cinselliğin aşırı ön planda olması somut yaşam becerilerin artmasına neden olur.Bu nedenle soyut düşünce becerilerimiz azalmaya başlar.Bir insanı doğru analiz edebilmek için zevklerine bakın.Somut şeyler peşinde ise soyut düşüncelerde problem yaşıyordur.Aynı , ailesiyle ciddi problem yaşayan gençlerin kendilerini alkol ve uyuşturucu gibi somut şeylere mahkum etmesi gibi.
Örn: Lüks bir otelde tatildesiniz ,restauranta indiniz.Yan masada bir çift var ve yemeklerini yiyiyorlar.Ama kesinlikle dialogları yok,sadece yemek yiyorlar.Aynı çifti deniz kenarında da sadece güneşlenirken görebilirsiniz.Soyut becerilerde problem yaşamaktadırlar.İlişkilerinin kalitesi dışavurumlarından belli olur.
İnsanlara bakarken dış görünüşüne, kıyafetine, araba,evine göre değerlendiren kişilerin soyut becerileri azalmaya başlar.İnsanların davranışları,mimiklerine göre değerlendirdikçe soyut becerileriniz artmaya başlar.
Bir insanın bilgisi arttıkça değerlenir araba ya da ev sayısıyla değil.Aşırı somut yaşam düşkünlüğü insanları mutsuzluğa mahkum eder.
Çocuklardaki süreçte somut ve soyut yaşamla belirlenir.
Eğer bir çocuğun onlarca bebeği,onlarca oyuncağı, topu varsa artık tek bir oyuncak çocuğunuzu mutlu etmez.Aldığınız her oyuncağın zevk verme ömrü yavaş yavaş kısalmaya başlar.Her insan bir şeyi istediğinde o anki hayalinden aldığı haz sahip olduğunda aldığı hazdan kat kat fazladır.Çocuklarda sürekli aldıkça mutsuzlaşmaya başlarlar.Bu mutsuzluk çocuklarda asabiyet oluşmasına neden olur.Bu asabiyette davranışlarla dışa vurulunca aile içinde ciddi iletişim problemleri doğar.Bir süre sonra çocuk anne ve babasıyla daha az iletişim kuran ve az iletişim kurduğu için onların otoritesini kabul etmeyen,onlardan sürekli bir şeyler isteyen bir birey olur.
Bir şeyin fazlasına sahip olanlar mutsuzlaşmaya başlarlar.Örneğin: hiç arabanız yok , gün geldi ve araba almaya karar verdiniz.O çok istediğiniz x marka arabayı aldınız.Şu an mutlusunuz.Bir süre sonra daha kaliteli y arabasını aldınız.x marka arabayı sattınız.Aradan bir zaman geçti ve Ferrari marka araba aldınız,İnanılmaz mutlusunuz.Diğer x ve y arabanız yok.Sadece Ferrari’nin olması size yetiyor.Daha sonra Ferrari yi satmak zorunda kaldınız.İşte yıkıma uğradığınız an.Size tekrar x ve y’yi verseler kesinlikle mutlu olmazsınız.Çünkü isteklerin boyutu sürekli artacaktır.Bu psikoloji bir süreçtir. Çocuklarda böyle aldıkça bir önceki onu mutlu etmez hale gelecek ve diğer oyuncaklarıyla oynamayacaktır. Sürekli isteyecek ve bir o kadar da asabi olacaktır.
Çocukları somutlaştıran aslında yine bizler oluyoruz.Bu tip aile yaşamlarında çocuk anne ve babayla paylaşıma pek fazla girmez.Gittiği haftasonu gezilerinde sürekli bir şeyler ister.Hep oyuncak,oyun,eğlence mekanı gibi.Anne ve babada onun her isteğini yapar böylece çocuğunun mutlu olacağını,sorumluluklarını yerine getireceğini,daha sağlıklı ilişkiler kuracağını düşünür ama tam tersi olur.Çocuk gittikçe uzaklaşmaya başlar. Peki ne yapmalı?
Hedefi olmayan insanın istekleri artar.Bakın etrafınızdakilere sürekli bir şeyler isteyen kişilerin hedefleri yoktur.Hedef;isteklerimiz arasındaki ulaşmak için çaba sarfettiklerimizdir. Sınavda 100 almayı istemek bir hedeftir.Ama çalışmak yerine dışarıda arkadaşlarla gezmek,play station oynamak,televizyon seyretmek ise isteklerimizdir.
Hedef azaldıkça istekler artar.Bir ülkede işsizlik arttıkça iç savaş,olaylar artar.Bir iş yerinde en az çalışan sürekli dedikodu yapar ve sürekli isteklerinden bahseder.Bir aile en şımarık çocuk sorumluluğu, hedefi en az olan yada olmayan çocuktur.
4 yaşından itibaren çocuklara yapmaları için iş vermek gerekir.
En azından odalarını toplatmak gerekir.
Büyüdükçe evin bir odasını onun temizlemesini isteyin.
Çok fazla oyuncağı varsa ve sürekli isteyip mutlu olmuyorsa yapacağınız en önemli şey; Oyuncakları ortadan kaldırmaktır.
1.hafta ;hayatınızın en zor haftası ,çocuk depresyona girmiş gibi olur
2.hafta :asabiyet başlar
3.hafta çocuk anne ve babayla soyut anlamda ilişki kurmaya başlar.Paylaşımlar artar ve inanın çocuğunuz ayakkabılardan araba,bezlerden bebek yapma aşamasına gelir.Çünkü soyut düşündükçe yaratıcılık artar.Somut beceri arttıkça yaratıcılık ölür.
Çocukların oyuncakları aldıklarında ilk önce kırmalarının nedeni de budur.Kırıp kendi hayal dünyalarına göre tekrar tamir etme isteği vardır.Ama biz bunları sürekli öldürmekteyiz. Özellikle çalışan anne ve babalar bu somutlaştırma yolunu çok seçerlerse çocukları akşamları anne ve babalarını sadece oyuncak getiren biri olarak görür.Gün içinde yaşadıklarını,okul yaşamını paylaşmazlar.Çocuk somut şeylerin bağımlısı olur.
Ergenlik sürecindeki çoğu probleme bakarsanız tamamıyla bundan kaynaklanmaktadır. Kimseyi boşta bırakmayın,sürekli uğraşmaları için bir şeyler verin.
Teknoloji, çoğu zaman insanları somutlaştıran,dedikoduya sürükleyen,iş yapmaz hale getiren,üretmeyi öldüren ,asabiyet artıran bir araç olmakta.
Anne ve babalar aslında herkes şunu bilme ki somut değil soyut becerilerimizi geliştirmeliyiz. Bunu başardığımızda bir insanın kim olduğu ile ilgili farkındalıklarımız artar.Yoksa dış görünüşe göre karar verip yanılanlardan oluruz.
Teknoloji artıyor fayda kadar zararda getiriyor. Çocuklara her şeyi az az verin tamamen tüketmeden yenisini almayın.Çoğu kez istediklerini kendi üretmesi için ona fırsat verin. İnsan ürettiğinin ,emek verdiğinin kıymetini daha fazla bilir.
Siz onlar için çok emek verdiniz.
Her anne baba iletişim de uzman olmak zorundadır.Çünkü annelik ve babalık bir meslektir.Bir meslek için eğitim şarttır.
Aile de doğru iletişim için şu aşamalar önemlidir.Bu stratejileri her yaşa uygulayabilirsiniz.
Stratejiler:
Kalibre edin(gözlemlemek): Bu aşamada anne baba çocuğunu gözlemlemelidir.Çocuk konuşurken anne babanın pafi olması gerekir.Kesinlikle aktifleşmeyin.İyice bir anlatsın içini boşaltsın.Hemen yargılarsanız iletişimi keser. Her çocuk ve her yetişkin kendilerini dinleyen insanlardan hoşlanır.Kalibre ederseniz anlarsınız.Çünkü ne anlattığına değil gerçekten ne anlatmak istediğine bakmak gerekir.
2.Eşleşmek
Bu boyut çok önemli.Eşleşmenin birkaç boyutu vardır.Beden eşleşmesi,kelime eşleşmesi,ses eşleşmesi gibi. Çocuklar dede,anane,babaanneleriyle çok keyifli zaman geçirirler.Çünkü onlar farkında olmadan torunlarıyla beden eşleşmesi yaparlar. Çocuğunuz siznle konuşurken oturuyorsa hemen sizi görebileceği mesafede yanına oturun.Eğer ayakta konuşuyorsa göz göze gelebilecek duruma geçin.İletişim kurarken göz teması önemlidir.Eğer yerde oynuyorsa sizde yere oturun ve eşleşin.
Yatakta üzgün bir şekilde uzanıyorsa yanına uzanın.Beden eşleşmesinde sonra ikinci aşama kelime eşleşmesi yani zihin haritaları eşleşmesi. 1.aşamada onu kalibre ederken anlattıklarını iyice dinlediniz.Şimdi o kelimelerle eşleşin,sizde o kelimeleri kullanın. Ortak kelimeler kullanmalısınız.Mesela ; alt sınıf bir topluluğa gittiğinizde ferrariden bahsederseniz sizi anlamazlar. Çocuklarda ,ergenlerde de onların haritalarında ki kelimeleri kullanın. Ergenlere dikkat edin o kadar çok eşleşirlerki hep bir arada ortak konularla ilgili sohbet ederler.
3.Ahenk kurmak(uyum)
Genelde anne babalar uyum gösteremezler.Çocuklarının kendilerine uyum sağlamalarını isterler.Uyum sağlamak her şeyi kabullenmek değildir.Burada bir yanılgı vardır.Uyum sağlamak anladığınız göstermektir:
Şu an canın çok sıkılıyor Bu oyuncağın senin için önemi büyüktü Senin hakkında olumsuz konuşmaları çok üzücü Sınav öncesi kaygı yaşadığın için bu kadar agresifsin Bazen anne babalar çocuklarını anlamıyorlar. Sahip olduklarımızı paylaşmak istemediğimiz anlar olabiliyor Ahenk aşamasında çocuklar sessiz kalırlar ve ana baba konuşur.Bu şekilde ahnek kurduğunuzda aslında yaptığınız şey çocuğun zihninden geçirdiklerini dışardan ona söylemek.Düşünsenize bir akadaşınızla sohbet ederken sizin aklınızda geçenleri size söylese nasıl olurdunuz?inanın hemen can kulağıyla nu dinlemeye başlarsınız.
4.Mesaj iletmek:
Bu aşamada artık istediğiniz şeyleri kendi görüşlerinizi söyleyebilirsiniz.Yaptığını doğru ya da yanlış olduğunu anlatabilirsiniz.Size karşı koymayacaktır.Çünkü siz onun zihin haritasına girmeyi başardınız.Eşleştiniz artık iletişimde yönetebilirsiniz:
Sende paylaşmanın önemini anladın sanırım Bazen sahip olduklarımızın değerini blmediğimizde elimizden gidiyor. Her istediğimiz olmadığında canımızı sıkmak yerine başka ne yapabiliriz onu düşünmeliyiz. Dikkat ettiyseniz biz dili ile konuşuyoruz.Çocuk yaşadığının normal olduğunu anlar ve bunu herkesin yaşayabileceğini düzeltilebileceğini düşünür.
Okullar açıldı,çocuklarımız eğitim ve öğretim hayatlarına adım attılar.Bir çoğunuz en iyi eğitim en iyi öğretmen için birbirleriyle yarış içine girdi bile.Farkındamısınız bilmiyorum ama hatırlatmak isterim.Çocuklarımız için her şeyin en’lerini ararken onların hayatlarını mahvetmeye başladık.Nedir bu ego nedir bu istek?
Her çocuk müthiş bir yaratıcılık ve muhteşem bir hayal gücü ile dünyaya gelir.0-6 yaş aralığında her çocuk hayatı tanıma yolculuğunda çok hareketli ve dışa dönüktür.Mesela yazları plajlarda,otellerde Türk ailelerinin çocukları ordan oraya koştururken,yabancıların çocukları anne ve babalarının yanlarından ayrılmazlar.
İlköğretime başladıktan sonra yabancıların çocuklarına hayat gelir,açılırlar,projelere katılır ve özgüven sahibi olurlar.Ama bizim çocuklarımız okula başladıktan sonra içine kapanırlar. Kendini ifade edemez hale gelir ve ezberci yetişmeye başlar.Evet hepsi ezberci çocuklar ve gençler olurlar.Bunların hepsi test çocukları.
Eğitim;bir bilginin çocuğa verilmesi ,zihninde ayrıştırıp farklı şekilde dışa vurmasını sağlamaktır.Ama bir bilginin verilip aynısının tekrar geri istenmesine yani bilginin empoze edilmesine Propaganda denir.
İnanın çoğu eğitim kurumu eğitimden habersiz.
Yıllardır bir çok aile ile çalışıyorum,hepsinin çocuklarına okul öğretmenleri algılaması kıt,zekası geri,hiperaktiv v.s tanılar koyuyor.Öğretmenlerin en sevdiği çocuklar ,söz dinleyenler.
Ben bu düzene karşıyım.Ben konuşan çocuklar istiyorum ,ben fikirlerini söyleyebilen gençler istiyorum.
Eğer fikirlere açıksanız değişime açıksınız demektir.Bu ülkenin geleceği için ezberci mantığın son bulması lazım.Bu ülkenin geleceği için konuşabilen insanlar lazım.
Ülkenin her yerinde öğretilen; - sus ,cevap verme…
Evde sessiz ol,eşinle rahat edersiz,askerde sessiz ol,komutanla rahat edersiz,okulda sessiz ol,öğretmenle rahat edersiz.
Sonra da bu çocuk neden yaratıcı değil,neden ne istediğini söylemiyor diye uzman uzman koşarsınız.
Ülkenin zeki insana ihtiyacı yok ülkenin karakteri sağlam insanlara ihtiyacı var.BU ülkede herkes zeki.Siyasetçisi zeki,öğretmeni zeki,eve gelen tamirci zeki.Kaç tanesinin karakteri sağlam.Tüm zeki ama karaktersiz siyasetçiler,ülkenin en zenginleri.Tüm zeki ama karaktersiz öğretmenler 10 yılda birkaç ev birkaç araba sahibi oldu.Evinize gelen zeki muslukçu fabrika kurdu.Siz medyada gördüğünüz insanların bir anda zengin olmalarına şaşırmayın hepsinin ömrü 10 sene.10 sene sonra ceza evindeler.
Şimdi medyada gördüğünüz bir anda zengin olanlarda 10 sene sonra cezaevinde olacak. Çocuklarınız hem zeki hemde karakterli olsun.Benim bazı dostlarım var onlar öğretmenler ama o kadar karakterli ki hala öğrencilere özel ders verip para kazanmak istemiyor.Bu benim görevim zaten deyip,her şeyi sınıfta vermeye çalışıyor.
Siz ebeveynler ilkokul yıllarınızda hanginiz özel ders aldınız? Ne oldu o zamanlar daha mı zekiydik?Yoksa karakterimiz mi bozuk tu?
Belki de şimdi karakterimiz sağlam ama zeki değiliz…